aPsi tarafından yazılmış tüm yazılar

Yedi Uyurlar Mağarası

Yedi genç, dönemin baskıcı iktidarından kaçarak mağaraya sığınır ve yüzyıllarca uyuduktan sonra uyanırlar. Bu olayın geçtiği yerler Anadoluda Efes başta olmak üzere, Tarsus, Maraşta, ayrıca Kurtuba, Filistin, Azerbaycan olarak da söylenmektedir. Kuranı Kerim’de 18. sure olan Mağara suresi de adını bu olaydan almış; mucizevi sırlarla çevrili, aklın ermeyeceği bazı olaylar arasında anlatılmıştır.
Genel kabul gören şekliyle, Efes’te yaşanan olay şöyledir: Zorba hükümdar Decius İsa’ya
inanları öldürürken ondan kaçarak bir mağaraya sığınan ve mağarada 309 yıl uyuduktan
sonra uyanan 7 genç kapılarına köpekleri kıtmiri bekçi dikmişler. Decius’un polisleri gelip
mağaranın önünü kayalarla örtmüşler. Yüzyıll ar sonra incir ağaçlarının altında keçilerini
otlatan bir çoban mağaranın önündeki kayanın biraz kaydığını görmüş, vargücüyle yaslanmış kayaya, onu biraz oynatmış, derken mağaranın içine bir güneş ışını sızmış.
Kıtmir uyanmış havlamış. Yedi uyurlar da uyan mışlar bakmışlar ki yiyecek bir şey yok. Devamını oku…

Narsisizm

Narsisizm kişinin kendisini aşırı beğenmesi, kendisine hayranlık duyması hatta uç bir yaklaşımla kişinin kendisine âşık olması olarak tanımlanır. Narsizm olarak yanlış kullanımı yaygındır. Narsisizm’in kökeni Yunan mitolojisine dayanır, efsaneye göre dünya üzerinde birçok tanrı bulunmaktaydı. Bunlar çeşitli doğa olaylarından ya da canlı cansız varlıkların kontrolünden, davranışlarından sorumluydular. İnanışa göre bu tanrılar insan şeklindeydi ve insanlarla ilişki içine de girerlerdi. Kendine âşık olanlara aldırmayıp, onları karşılıksız bırakan ve çok güzel bir peri kızı olan Ekho, bir gün avlanan bir avcı görür. Narkissos adındaki bu avcı çok yakışıklıdır. Devamını oku…
Prof. Dr. Faik ÇELİK

 

Narkisos Mitolojisi

Narsisizm kavramının kökeni dokunaklı bir mitolojiye dayanır. Mitolojiyi adeta bir vaka hikâyesi gibi okuyalım; zira narsisistik bozukluğun çağdaş kavramsallaştırmasında yeralan öğelerin birçoğuna mitolojide rastgelmek ilginçtir. Hikâyemiz hem erkek hem de dişi olarak yaşamış yegâne kişi olan Tiresias ile başlıyor. Zeus ve Hera, cinsel eylemden kadının mı yoksa erkeğin mi daha çok zevk aldığına dair yaptıkları tartışmada birbirini ikna edemeyince bunu bilebilecek tek kişi olan Tiresias’ın hakemliğine başvururlar. Tiresias’ın tercihi kadınlardan yana olur. (Ancak, mitin bazı versiyonlarında Tiresias diplomatik biçimde, kadınların zevki on kat daha şiddetli hissettiklerini, erkeklerin ise on kat daha sık
yaşadıklarını belirtir.) Bu yanıt üzerine son derece öfkelenen Zeus Tiresias’ı kör eder; ancak Hera, bu cezayı telâfi etmek için Tiresias’ın gönülgözünü açar ve ona kehanet becerisi bahşeder. Devamını oku…
Uzm. Psikolog Hakan KIZILTAN

Hekimliğin Seyir Defteri

Hekimliğin Seyir Defteri“Tıp doktoru” olmak için 6 veya 7 yıllık bir tıp fakültesinde tıp eğitimi almak yeterli. Ama “hekim” olmak için yeterli mi? Yıllarını cerrahiye veren bir hekim neden böyle bir kitap yazma gereği duyar? Hekimliğin geleceği için endişelenmek mi, hekimlikle ilgili yanlış kanılara isyan etmek mi?..

Faik Çelik, bu seyir defterini bir yandan tıp eğitimi alanlara, geleceğin hekimlerine meslek haritasında yollarını kolayca bulabilmeleri için bir pusula olması, öte yandan toplumun hekimleri daha iyi tanımasına aracılık etmesi arzusu ile “bilim-felsefe-sanat” üçgeni içinde kalarak, hekimlik ve tıp tarihindeki gelişmeleri ve yaşananları sorgulama ve düşündürme, bu noktaya gelene kadar verilen emekleri, çekilen sıkıntıları, ödenen bedelleri hatırlatma amacıyla kaleme aldı. Detaylı bilgi için tıklayınız…

Günümüzde Psikoterapi

Psikanalizden türeyen psikoterapiler, insanlığın umutsuzluk ve kaygıyla mücadelesinde önemli bir aşamayı temsil eder. Diğer yandan yirminci yüzyıl boyunca psikoterapi tekniklerinde büyük bir çeşitlilik ortaya çıkmıştır. Bu konudaki Türkçe kaynakların sınırlılığını göz önüne alan psikiyatr Saffet Murat Tura, özellikle sınır durumlar ve narsisizm konuları çerçevesinde geçen başlıca tartışmaları özetleyerek temel ve güvenilir bir bilgi aktarmayı amaçlıyor.

Analitik psikoterapi kuramları arasındaki çatışmaların sanıldığı kadar uzlaşmaz olmadığını savunan yazar, kuramsal tartışmaların çoğunun, psikoterapi tekniklerinin oluşturduğu farklı deney ortamlarında farklı tepkiler gözlenmesinden kaynaklandığını öne sürüyor. İşte bu nedenle Günümüzde Psikoterapi, değişik teknikler ve bu tekniklerle bağlantılı kuramları bir arada ve karşılaştırmalı olarak okumanın, bütün bu perspektiflerin üstünde bir geometrale; bütünsel ve merkezsiz bir kavrayışa ulaşmayı kolaylaştıracağı inancıyla yazılmıştır. Detaylı bilgi için tıklayınız…

Freud’dan Lacan’a Psikanaliz

“Tam bir gizem bozucu, put kırıcı olan Freud’un gizemlileştirilmesi, putlaştırılması, tarikatlaştırılması ve tam tersini yapmaya çalışırken benim çalışmalarımın da bu yönde kullanıma açık olması endişesi beni huzursuz ediyor.

Bu nedenle okurdan rica ediyorum; lütfen bu kitabı bilimsel bir kuramı anlamaya çalışır gibi, yani her kuramın hak ettiği şekilde eleştirelliğinizi koruyarak, zekânızı kullanarak okuyun. İnanmayın; ölçün, değerlendirin, anlayın ve en önemlisi çok daha köklü doğabilimi alanlarından öğrendiklerinizle karşılaştırarak okuyun. Çünkü sorunumuz, bilim adamı Freud’a sadakat değil liyakattir.”

Bir kaynak eser konumuna erişen Freud’dan Lacan’a Psikanaliz’in gözden geçirilmiş yeni baskısında da, dördüncü baskıda eklenen iki yeni makale bulunuyor: “Lacan’ın Avrupa Düşüncesindeki Yeri” ve “Freud’a Liyakat”. Kitabın birinci ve ikinci baskılarındaki ilk bölümler, bu baskıda art arda yer alıyor; aynı örnekler, aynı kaynaklar ama farklı bakış açılarıyla. Böylelikle, Tura’nın psikanalize bakışındaki değişimi okurun izleyebilmesi mümkün oluyor. Detaylı bilgi için tıklayınız…

Suret 7

“Elinizdeki bu sayıyı hazırlamaya başladığımızda Suruç’taki katliam henüz olmamıştı ve bu olayla birlikte karanlık bir olaylar dizisi başlamamıştı. Göz açıp kapayana kadar, olmasını hayal bile edemediğimiz, kabusvari hadiseler yaşandı. İnsan bazı şeylerin olamayacağını, kadınların, erkeklerin ve çocukların bu kadar kolay öldürülemeyeceğini düşünüyor, buna inanmak istiyor ama yanı başımızda, Irak’ta ve Suriye’de hemen her gün yaşanan vahşet dolu sahneler dibimize kadar geldi. Acılara yeni acılar eklendi. Elbette bütün bunlar üzerine düşünmeye, yazmaya, konuşmaya devam edeceğiz, devam etmeliyiz ama öte yandan bütün bu yaşananlarda adlandırılması, üzerine konuşulması, tahlil edilmesi çok zor taraflar var. Çünkü sıradan insanlar ölüyor. Bunun acısı bir tarafta, diğer tarafta ise bu tür olayların bir daha yaşanmaması için neler yapabileceğimizi düşünme zorunluluğu duruyor. Yüz yıl önceki olaylar da herhâlde böyle olmuştu; insanlar önce buna ihtimal bile vermediler, belki aşırı ihtiyatlı ve öngörülü olanlar gelmekte olanları sezdi. Ama insanların çoğu hadiselerin boyutu karşısında şaşkına dönmüş, inanamamış olmalı yaşananlara. Yüz yıl önce Ermenilerin başına gelenlerden, Ermeni Soykırımı’ndan söz ediyorum….”

Suret 6

Yeni Türkiye Sineması deyince bu sinemanın içinde yeni olanın ne olduğu sorusuna insanın aklı takılıyor. Bu fark nerede ve nasıl ortaya çıktı ve ne anlama geliyor? Bu soru röportajlarda yönetmenlerin kendi tanımlarıyla ortaya konuyor.Dosyada röportajlar dışında Yeni Türkiye Sineması’nın öncülerinden biri sayılan Tabutta Rövaşata filmi üzerinden “erkek olma” meselesi ele alınıyor ve ayrıca Lütfi Akad, Nuri Bilge Ceylan sineması tartışılıyor. Psikanalitik Diyaloglar bölümünde ise ağırlıklı olarak dürtü konusuna odaklanılıyor. Detaylı bilgi için tıklayınız…

Suret 5

Beynimizle dünya arasındaki ilişki nedir? İnsan beyninin var olan maddi dünyanın bir parçası olduğundan şüphemiz yoksa şayet, tam da bu durumun yarattığı koşullar altında beyin ve “benlik” ve beyin ve “özne” nasıl ilişkilenmektedir? Nörobilim alanındaki güncel gelişmeler psikanalitik düşüncenin bilinçdışı kavramını ortadan kaldırmak şöyle dursun, bir anlamda onu desteklemektedir; nörobilimin kendisi, psikanalizin bilinçdışı kavramıyla aynı anlamda kullanılmasa bile, bir tür “bilinçdışı,” “bilinçli olmayan” kavramına başvurmak zorunda kalmaktadır.
Detaylı bilgi için tıklayınız…

Suret 4

Örtü fikri, yaşadığımız toplumda gündelik politik tartışmaların parçası olmasının ötesinde bir takım farklı anlamlara da işaret ediyor. En başta bilinç ve bilinçdışı arasındaki bölünme bir tür örtü, örtme, gizleme değil mi? Ve buna mukabil örtünün arkasında ne olduğuna dair bir merak ortaya çıkmıyor mu? Çocuksu cinsellik bu merakının peşinden giden küçük araştırmacının maceralarını içermiyor mu? Geceleri kapalı kapıların ardında neler olduğu, cinsel ilişki eyleminin neye benzediği, cinsiyetler arası anatomik farkların anlamı ve bir bütün olarak bu karanlık kıtanın keşfi örtü fikrinden ayrı tahayyül edilemez herhâlde. Ama hemen bir tuzak baş gösteriyor: Ya örtünün altında hiçbir şey yoksa, ya örtü sadece arkasında bir şey olduğu yanılsamasından başka bir şey değilse! İşte bu sayıda örtünün olası anlamlarını araştırıyoruz. Kadının başını örttüğünde ne anlama geldiği ile başlayıp metaforik anlamlarına kadar uzanan bir yelpazeyi gözden geçiriyoruz. Örtü bizi hiçlikle yüzleşmenin travmasından koruyorsa bu hiçliğe yaklaşmanın herhangi bir yolu olabilir mi? Örtü ve hiçlik arasına neden “kadın” yerleştiriliyor? Politik alanda örtü fikri hangi ideolojik anlamlara bürünüyor? Detaylı bilgi için tıklayınız…