aPsi tarafından yazılmış tüm yazılar

Gerçekten Fantazma Öznenin Ağırlığı: Kaygı, Kastrasyon ve Karabasan

700full

Freud, tarihsel süreç boyunca hâkim dini öğretilerin bir bilinçdışı oluşumunu ele alarak karabasanların nasıl insanları etkilediğini araştırmıştı; bunlar da kâbuslar içerisinde histerik semptomlara benzerdir. Freud, hastalarından kendisine rüyalarını anlatmasını istemişti, böylece bellekte oluşan bir fikirden geriye doğru izlenmesi gereken ruhsal zincire bir rüyanın da eklenebileceğini göstermişti. Bundan sonra, rüyanın kendisini de bir semptom olarak değerlendirip, geliştirdiği yorum yöntemini rüyalara da uygulamaya geçmek için sadece küçük bir adım atması yeterli olmuştur.Devamını oku…

Batuhan Demir

Psikomitoloji: İnsanı Öykülerinde Aramak -1

WhatsApp Image 2018-11-22 at 14.04.23

Psikomitoloji: İnsanı Öykülerinde Aramak -1

Öncesi hiçlikti. Sonra, varlık peyda oldu. Canlandı bir zaman; günü geldi ayaklandı, insan oldu. Söylenmeye başladı. Kendini ve dünyasını anlamak için öyküler uydurdu, anlatmaya koyuldu. Masallar anlattı, mitler yarattı, destanlar söyledi. Şüphesiz inandı. Tutkulu ideolojilere kapıldı. Yazı yazdı, sayı saydı, kuram kurdu. Baktı, düşündü, felsefe yaptı. Varlığın ardındaki mutlak hiçliği, sözün gerisindeki derin sessizliği fark ettiği vakit ise her şeyden kuşkuya düştü.

 

Prof. Dr. M. Bilgin Saydam’ın özgün bir yorumlamayla, bireysel ve kolektif öykülerin çatı disiplini olarak tanımladığı “psikomitoloji” işte bu kuşkuyu rehber edinir. Masalların, mitlerin, destanların, halk öykülerinin, türlü inanç ve felsefi görüşlerin, ideolojilerin ve bilimsel kuramların, varlık ve eylem bilgisinden yoksun insanoğlu tarafından, bu epistemolojik yoksunluğu ikame etmek üzere -çoğu kez farkında olunmaksızın- kurgulanan öyküler olduğunu varsayar. Bu kurgusal öyküleri psikodinamik/psikokültürel perspektiften yorumlamak suretiyle, insan bilincinin ve ruhsallığının içyüzünü açığa çıkarmaya, yapısını, işleyişini ve gelişimini anlamaya çalışır.

 

delidumrul4

Türklerin tarihindeki en önemli dönüm noktasının İslamiyet’in kabulü olduğu konusunda hemen tüm tarihçiler birleşir. Ancak animist-şamanist eski Türk topluluklarının İslamiyet’in zorlayıcı gücüyle karşılaştıklarında yaşadıkları ve hiç kuşkusuz ülkemizin bugününde de etkisini sürdüren sancılı/coşkulu geçiş sürecinin yeterince irdelendiği söylenemez.
Psikiyatr Bilgin Saydam, bir psiko-mitoloji denemesi olarak tanımladığı yapıtında, yöreselde evrenseli, tekilde tümeli yakalama kaygısı ile eski Türk halk edebiyatının ustalık ürünü eserlerinden Dede Korkut Kitabı’nda yer alan “Deli Dumrul Boyu”nu Türklerin tektanrılı dine geçiş sürecinde yaşananların yansıması olarak ele alıp yorumluyor.

Bireysel boyutta her ölümlünün yaşaması mümkün ve “gerekli” bir sarsıntının, bireyin dünyaya, öznel gerçekliğin dış gerçekliğe, bireysel erkin evrensel düzene çarpışının öyküsü olan “Deli Dumrul Boyu”, aynı zamanda bu geçiş sürecinin kahramanları olan atalarımızın ve bizlerin de öyküsünü anlatıyor. Bilgin Saydam’ın deyişiyle “Anacıl Eylemlilik ile Ata Erki Arasında Sıkışmışlığın Kahramanı” Deli Dumrul’un serüveni günümüz Türk-İslam ruhuna dek uzanan sürecin ipuçlarını veriyor.
Kitabın bu ikinci basımı, yazar tarafından gözden geçirilmiş ve açıklayıcı notlarla zenginleştirilmiştir.

Psikomitolojide Temel Kavramlar

MASALLAR, mitler, destanlar, halk öyküleri, bilincin bilinçdışı ile karşılıklı etkileşim içinde yapılandırdığı ortak (kolektif) ürünlerdir; binyıllar boyunca yaşanagelmiş, sınanmış zihin modellerini, iç ve dış gerçeklikle bağlantı içinde sahnelerler. ‘Mit’in Yunanca sözlük anlamı ‘öykü’dür. Mitolojiyi burada tüm bu ortak ürünleri kapsar şekilde, sosyal bilimlerdeki özgün tanımından farklı bir yelpaze içinde, en geniş sözcük anlamıyla ele alıyorum: İç ve dış gerçeklik arasında bağlantının, yansıtma, yansıtmalı özdeşim, içe-atma gibi psikodinamik yöntemlerle sağlandığı metaforik öykülerin alanı olarak. Devamını oku…

PSİKOLOJİ ~ PSİKO-MİTOLOJİ

ET2b-Kylix

PSİKOLOJİ ~ PSİKO-MİTOLOJİ

M.Bilgin Saydam

‘İnsan’ doğal bir varlık değildir; doğaya karşı(t) bir açılım insanı yapar. İnsan donanım olarak eksik doğar; eksiğini dönüş(tür)erek tamamlar. ‘Özne’ makamında insanı taşıyan bedenin gerek bilgi, gerekse eylem olgunluğu açısından -doğal- yetersizliği söz konusudur. Doğadan dışarı doğru hamlesiyle özne doğa(l) özdeşliğini yırtar, dünyadalığını ‘öte ’de kendi başına şekillendirmesi gibi bir yükün altına girer. Ayrışmışlığı, bilginin de -göreceli- ayrışmışlığı anlamına gelir. Bilgi doğadan ayrı şekillendirilir; arşivleme ve bilgi-işlem formu ‘öykü’dür.

İnsan niye hikâye yaratır? İnsanın hikâyeye ihtiyacı mı vardır? Hikâye ne ifade eder insana? Devamını oku…