aPsi tarafından yazılmış tüm yazılar

Kuş

Eski Ahit’te ak güvercin, inançsızlara ölüm getiren Büyük Tu- fan’ın sona erişini, inananlara müjdeleyen kuştur. Yani yeryüzünde -inananlar için- yeni bir yaşam olasılığı başladığının duyurucusu- dur. Güvercin aynı zamanda tinselliğin, ruhun, göğe yakınlığın da sembolüdür. Özellikle saflığın, temizliğin göstergesi olan beyaz güvercine, hemen tüm kültürlerde yumuşak, barışçı, aynı zamanda da ürkek bir karakter biçilir. Doğan içinse tamamiyle zıt özellikler söz konusudur. DEVAMI…

Köprü

Köprü’ herhangi bir engelle (genellikle su veya yarık) birbirinden ayrılmış iki alan arasında bağlantıyı sağlar. Köprünün varlık nedeni olan engel, ‘negatif’ bir engeldir, yani iki oluş arasında, olmayan’ın hareketin devamlılığını olanaksız kılmasıdır. ‘Olmayan’, köprü ile aşılır. DEVAMI…

Dağ

Ötüken’in, Fujiyama’nın, Miva’nın, Sina dağının, Ağrı’nın, Olimpos’ un, Arafat’ın, Himalayalar’ın, Altaylar’ın kutsallığı, yeryüzüne oturmuş, göğe yükselen masif/muhteşem kitleler oluşlarındadır: Kutsal dağ -burada yer ve gök birleşir- dünyanın merkezindedir… Hint inancına göre Meru dağı dünyanın merkezindedir ve onun üstünde kutup yıldızı bulunmaktadır. Ural-Altay halklarına göre de böyle bir merkezdeki dağ, Sumeru dağı vardır ve bu da kutup yıldızıyla sabitlenmiştir. İran inançlarına göre kutsal Haraberazaiti Dağı (El-burz) dünyanın merkezindedir ve gök ile bağlantılıdır…DEVAMI…

At

At, yeryüzünün hemen her yerinde olduğu gibi, eski Türk kültüründe de yüklü bir sembolizmin taşıyıcısıdır. At, göçebe Türklerin vazgeçilmez refakatçisidir, onun yardımcısı, ‘kanatları’, kurtarıcısı, arkadaşıdır. Bayat (2007a) atın dünya modelinde kozmosu simgelediğini yazar: At, bedeniyle yere, ayaklarıyla dört yöne, başıyla da göğe atıf yapmaktadır. Eski Türk destanlarında at efendisiyle bir tutulur, bazen aynı adla anılır. İnan, ‘ad’ ile ‘at’ sözcüklerinin etimolojik kökeninin aynı olduğunu ileri sürmektedir. DEVAMI…

Yanılsama ve Din

Freud’un 1929’da yayınlanan kısa makalesi “Bir Dini Deneyim”deki tarzı ve ifadelerinin tonu, onun yakın çevresindekilerle konuşurken veya mektuplaşırken konu din ise takındığı tutumun izlerini barındırır: Alaycı, nüktedan ve biraz da yukarıdan bakan. Ancak öte yandan Kovel’in (1990) işaret ettiği gibi Freud kendine özgü bir spritüel yönelime sahiptir; bazı batıl inanışları vardır ve de insani varoluşu “ruh”sal dinamiklere öncelik vererek anlamaya çalışır. Bu özelliklerin sonucunda bir gözünün dinin işgal ettiği sahada olmasından daha doğal bir şey olamaz. Zaten dini çevrelerin de bir gözü onun üzerindedir. Bu bazen yakınlık kurmaya çalışan samimi bir çaba, bazen ise nefretli saldırılar halindedir. Devamını oku…

Klinik Psk. ve Psikanalist Yavuz ERTEN

Türk ve Müslüman Olmak

Türk ve Müslüman olduğumuzu söylediğimizde “ben”in bir “biz”e ait olduğunu dile getirdiğimizi düşünme eğilimindeyizdir. Yani “var”oluşumuz bir aidiyet ilişkisinde tanımını buluyormuş gibi görünür; cemaat içinde “olmak”, “ait-olmak” gibidir. Önce şu soruyu soralım: “Ben” dediğimizde işaret ettiğimizi düşünme eğiliminde olduğumuz gibi kendiliğinden verili bir çoğul “ben”ler; “biz” var mı? “Biz” kendiliğinden verili bir kavram mı? “Biz”lik bir bilinç meselesidir aslında; kendiliğinden verili bir “biz”den söz edemeyiz. Homo sapienslerde bir tür sürüleşme eğilimi olduğunu seziyoruz. Devamını oku…

Psikiyatr Dr. Saffet Murat TURA

“Türk-İslam Ruhu”Nun Üçgen İlişki Modeli

İnsan türünün evrim süreci (filogenez), tek bir insanın biyo-psiko-sosyal gelişim sürecinde (ontogenez) tekrarını bulur. Bu tekrarın, biyolojik yansımasından öte psiko-sosyo-kültürel boyutunun da var olması, psikodinamik öğretileri, tek bir insanın tarihinden edinilen verilerin, insanlık tarihinin anlaşılmasına –birebir uyarlanamasa da– zengin katkılarda bulunacağı varsayımına götürür. Elbette ki bu savın tersi de doğrudur (Brown 1996, Neumann 1974, 1978). Devamını oku…

Prof. Dr. M. Bilgin SAYDAM

 

Tıbbın Mitoloji İle Dansı

Mitler mitolojinin temel taşlarıdır, çoğunluğu hikaye veya söylence şeklinde anlatılarak binlerce yıl boyunca kulaktan kulağa, kuşaktan kuşağa nakledilmiş ve yazıyla birlikte günümüze kadar ulaşmış olaylar ve yorumlardır. Aslında çoğu düş ürünü veya gerçek dışı efsanelerdir ancak hepsinde gerçeğe ve yaşanılan zamana göndermeler vardır. İnsanlığın geçmişiyle geleceği arasında bir köprü oluşturan mitlerde semboller ön plandadır. İnsanlık, doğaüstü güçler ve olağanüstü olaylarla açıklanmaya çalışılmış, hastalıklar ve ölüm gibi insanı derinden etkileyen olaylar bu yolla çözümlenmeye çalışılmıştır. Devamını oku…

Prof. Dr. Faik ÇELİK

Sol Memenin Altındaki

1930 Eylül’ünde Almanya’da Nazi partisi Reichstag seçimlerinden ezici bir zaferle çıktı. Adolf Hitler’e ve partisine iktidar yolunu açan bu zafer, çıplak kötülüğün yıllar sürecek kanlı saltanatının belki de ilk habercisiydi. 7 Aralık 1930 tarihinde Arnold Zweig’e yazdığı mektupta Sigmund Freud geleceğe dair karamsarlığını gizleme gereği duymayacaktı: “Karanlık zamanlara yaklaşıyoruz. Geç yaşımın kayıtsızlığı sayesinde belki bunun için endişe duymam gereksiz ancak yedi torunuma acımaktan kendimi alıkoyamıyorum.” (Quinodoz, J.M., 2006). Devamını oku…

Uzm. Psk. Hakan KIZILTAN

 

Psiko–Mitoloji

‘Mit’-oloji, geniş sözcük anlamıyla, masal, mitos, epos, efsane, halk hikâyesi gibi tüm ‘sözel’ kolektif ürünleri kapsar: İç ve dış gerçeklik arasındaki, anlamlı nedensellik-biraradalık bağlantısının, yansıtma ve içe-alma gibi psikodinamik yöntemlerle sağlandığı metaforik öykülerin alanıdır. Bu sembol-yoğun öyküler, bireysel psikoloji düzleminde rüyaları andırırlar ve rüyalar gibi, elbette ki tarihsel ve sosyokültürel çerçeveleri içinde işlenebilir, yorumlanabilirler. Devamını oku…

Prof. Dr. M. Bilgin SAYDAM